Sahaflarda çalışan Bilal ile İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesinde memur olan Lal’ın aşkını anlatıyor bu kitap. Şiirlerle süslenmiş üslubuyla beni kendine oldukça çekti. Olayların Beyazıt ve çevresinde geçmesi de kendime yakın hissettirdi. Kitaba başladığımda Çemberlitaştaydım sanki başımı kaldırıp etrafa baksam Bilal’i görecekmişim hissine kapılmıştım. Hala sahaflara gittiğimde Halit Amcayı arar gözlerim. Neredeyse hiç yan yana gelemeseler de şiirlerle kendilerini anlatan bu ikili okunmaya değer.
Kitaptan bir kesit ; (Bilal’in Lal’e açıldığı şiir)
“Aşk;
Satırlar boyu okunan mıdır?
Gönüle ilmek ilmek dokunan mıdır?
Dilden dile anlatılan mıdır?
Bir sır gibi saklanan mıdır?
Yüreğe düşen bir kor mudur?
Dayanılması imkânsız zor mudur?
Hiç tanışılmamış dost mudur?
Dosta götüren yegâne yol mudur?
Ezelden ebede beklenen midir?
Şekeri şerbeti zehreden midir?
Mecnun’u Kerem’i kahreden midir?
Yaratılmış ne varsa cezbeden midir?
Kadere gösterilen rıza mıdır?
Gece gündüz görülen rüya mıdır?
Ebediyen çekilen cefa mıdır?
Cennette bile olmayan sefa mıdır?
Başa gelen bir kaza mıdır?
Onsuz bir ömür heba mıdır?
Biri çıkıp sorsa ‘Nedir’ diye
Bu soru, aşkı bilmeyene reva mıdır?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder